4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 163’e göre haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma kararı verilebilmesi için, üçüncü kişilerle ilişki kurmanın bir yaşam tarzı haline gelmesi ve bu durumun süreklilik göstermesi gerekir. Somut olayda davacı-davalı kadının başka bir erkekle ilişkisinin bulunduğu ve güven sarsıcı davranışlar sergilediği tanık beyanları ile sabit görülmüş; ancak bu davranışların haysiyetsiz hayat sürme kapsamında değerlendirilemeyeceği tespit edilmiştir. Yargıtay, bu nedenle erkeğin birleşen davasında TMK m. 163’e dayalı talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmek üzere hükmü bozmuştur.
Yargıtay 2. HD. – 2023/9150 E., 2024/3738 K.
“[…] davacı-davalı kadının bir başka erkekle ilişkisinin olduğu ve güven sarsıcı davranışlar sergilediği tanık beyanlarıyla anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu eylem erkek bakımından, eşiyle birlikte yaşamayı çekilmez hale getirirse de haysiyetsiz yaşam olarak kabul edilemez. […]” […] “Öyleyse erkeğin birleşen boşanma davasında 163 üncü maddedeki haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayalı talebi yönünden ret kararı verilmesi gerekirken, […] kabul edilmesi doğru görülmemiştir.” […] “Bu dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.”
T.C. Yargıtay Başkanlığı – 2. Hukuk Dairesi
Esas No.: 2023/9150
Karar No.: 2024/3738
Karar tarihi: 22.05.2024
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1537 E., 2023/1215 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 3. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2017/763 E., 2021/280 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın, karşı davanın ve erkeğin birleşen davasının kabulüne, birleşen davadaki kadının karşı davasının reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı- davalı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı- davalı kadın vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olup; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 22.05.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde temyiz eden davacı-davalı … Kiani vekili Av. İrem Bayrak ve karşı taraf davalı-davacı … vekili Av. … geldiler. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
- DAVA
1.Davacı- davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin, kadına yıllar içinde uygulamış olduğu fiziksel, psikolojik, maddî şiddet nedeni ile evlilik birliğinin çekilmez hale geldiğini, en son 03.10.2017 tarihinde uğramış olduğu şiddet nedeni ile kadının boşanma davası açmaya karar verdiğini, tarafların ortak konutunda 15 yıldır Moldova uyruklu …. isimli bir bayanın çalıştığını, bu bayanın erkekten aldığı güç ile kadına sürekli olarak kötü davrandığını, kadının sürekli olarak bu bayan ile tartışmasına rağmen erkeğin kararı ile ortak konutta çalışmaya devam ettiğini, çalışan ile birlikte kendisine şiddet uyguladığını, taraflar arasında cinsel hayatın son beş yıldır hiç olmadığını, erkeğin tutarsız davranışları nedeni ile uyuşturucu kullandığından şüphelendiğini, sorduğunda inkar ettiğini, ancak erkeğin evde ot sararak içmeye devam ettiğini, uyuşturucu kullanmadığında sinir krizlerine şahit olduğunu, erkeğin hastalık derecesinde kıskanç olduğunu, paronaya davranışlar sergileyip evin her katını kamera ile donattığını, kadının spor salonuna, güzellik salonuna dahi gitmesini engellediğini, hiç söz hakkının olmadığını, hiç bir konuda fikrini almadığını, aklı eksik olmakla, yetersiz olmakla suçladığını, kadını eve para getirmemekle suçlamasına rağmen teklif edilen işleri kabul etmemesi için baskı uyguladığını, taraflar arasında on yedi yaş fark olmasından dolayı bu tür davranışlar sergilediğini, lohusalık döneminde Kıbrıs hattında bir kadın ile erkeğin telefon ile güven sarsıcı davranışları nedeni ile kadına hakaretler ettiğini, fiziksel şiddet uyguladığını, boşanması halinde çocuğu Kıbrıs’a götürüp yüzünü bir daha göstermemekle tehdit ettiğini, her ortamda başkalarının yanında dahi kadını küçümsediğini, hakaret ettiğini, belirterek evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk için aylık 5.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın lehine aylık 5.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 1.000.000,00 TL maddî ve 1.000.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davacı- davalı kadın vekili, erkeğin birleşen davasına açtığı karşı dava ve cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında boşanma davası devam etmekte iken davacının derdest bulunan davada ileri sürmediği dava devam ederken hukuka aykırı bir şekilde elde ettiği delilleri kullanmak ve taleplerini kabul ettirebilmek için haksız menfaat edebilmek için bu davayı açtığını, dlillerin hukuka aykırı yollardan elde edildiğini, davalı ve çocuğun yaşadığı yerde ses ve görüntü kayıt cihazlarının tespit edildiğini bu konuda savcılığa şikayette bulunulduğunu, davalıyı karalama ve toplum önünde küçük düşürmeye çalıştığını, kadının sadakatsiz herhangi bir davranışının olmadığını, erkeğin sadakatsiz davranışları olduğunu, kumar bağımlılığı bulunduğunu, içki ve uyuşturucuya paralarını yatırdığını, birlik görevlerini yerine getirmediğini, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini ve zina yaptığını boşanma davası açılmadan önce Tuğçe isimli bikini modeli ile ilişkisi olduğunu, davalı kadının yeni öğrendiğini, davacının bu kadın ile yurt içi ve yurt dışı seyahatlerde aynı otellerde konakladığını, Kıbrıstaki otelde bu kadın ile birlikte kaldıklarını, son dört yıllık telefon görüşmeleri çıkartıldığında bu durumun tespit edileceğini, evlilik birliği süresince davalı kadına psikolojik şiddet uyguladığını belirterek erkeğin birleşen davasının reddi ile karşı boşanma davalarının kabulüne, zina, onur kırıcı davranış, pek fena muameleler nedeni ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk için aylık 15.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın lehine aylık 20.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 1.500.000,00 TL maddî ve 1.500.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
- CEVAP
1.Davalı- davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; kadının dava dilekçesinde ileri sürdüğü şiddetin örneğinin olmadığını, dava dilekçesinde de belirtildiği gibi evin her yanında kameraların olduğunu, kameraların 25-30 günlük bir kaydı hafızalarında tutabildiğini, oysa ortak konutta bu şekilde şiddet olduğuna dair bir görüntünün olmadığını, aksine görüntüler incelendiğinde davacının evine, eşine ve çocuğuna ilgisizliği ve ben merkezli yaşadığının açıkça görüleceğini, tarafların evinde Moldova uyruklu … olarak hitap ettikleri bir bayanın uzun yılardır çalıştığını, davacıdan gördüğü evlat yakınlığının etkisi ile tarafların yanında kaldığını, en çok da davalıya ve çocuğuna anne gibi hizmet ettiğini, davacının psikolojik rahatsızlığının bilincinde olduğunu, bu nedenle her kaprisine, hakaret ve aşağılamalarına dahi şikayet etmeden katlandığını, davacının çocukluktan gelen psikolojik algılama sorunu nedeni ile bunu kendisini ciddiye almama olarak değerlendirdiğini, tarafların evinde sözü edilen tarihten bir gün önce davacıda … üst kata çağırarak hakaret ve küfürler eşliğinde kovduğunu, gitmek üzere hazırlanan kadına davacının saldırdığını, davacının ekonomik şiddet iddialarının gerçeği yansıtmadığını, hiç bir zaman para kazanmamış olan davacının eve bir valiz ile geldiğini, yüzlerce ayakkabısı, marka çantaları, Dikilitaşta davacı adına alınmış bir konut, Bodrumda bir yazlığın %25 hissesinin kendisine verildiğini, davalının davacıya kredi kartlarını tahsis ettiğini, 150.000 USD değerinde takı ve mücevher hediye ettiğini, davalının maddî desteği ile davacının üniversitede okuduğunu, dünyanın bir çok ülkesine gittiğini, davacının boşanma isteğinin temelinde davalının ekonomik gücünün eskisi gibi olmayıp ekonomik olarak sıkıntıya düşmesi olduğunu, erkeğe yönelik iddiaların gerçek dışı olduğunu, davacının tamamen kendi refah arzu ve isteklerine dönük olarak yaşadığını, evlilik birliğinin sorumluluklarını kavrayamadığını, küçüklüğünde yaşadığı ve geçici hafıza kaybına neden olan olayın hayatının ilerki dönemlerini de etkilediğini, aşırı şüpheci ve şüpheleri gerçek sanıp inanan biri olduğunu, yaşadığı iç huzursuzlukları falcılarda, psikologlarda, sözde yaşam koçlarında ve depresyon ilaçlarında aradığını, aradığı huzuru bulamayınca da dengesizliklerinin daha da arttığını, sadece eşi ve çalışanlarla değil etrafındaki bir çok insanla tartışmalar yaşadığını, çocuğuna karşı sert ve sabırsız davranışlar sergilediğini, bu ruhsal gelgitleri nedeni ile sık sık boşanma taleplerini dile getirdiğini, ancak davalının davacının psikolojik durumu nedeni ile bunları ciddiye almadığını, davalı davacıyı sakinleştirmeye çalıştıkça davacının daha saldırgan hale geldiğini, çığlıklar attığını, bunun üzerine komşuların kapıya geldiğini, davalının hiç bir şey olmadığını göstermek için kapıyı açık bıraktığını, bir müddet sonra davacının evi terk edip gittiğini ve kendisine şiddet uygulandığına dair şikayette bulunduğunu, asıl saldırıya uğrayanın evde çalışan bayan olduğunu, davalıya atfedilecek herhangi bir kusur olmadığını, davacının uzun süredir boşanma talepleri konusunda davalıyı şiddet uygulayan ve uyuşturucu kullanan biri olarak gösterip küçük düşürmeye çalıştığını, alçaltıcı ve haysiyet kırıcı iftiralarda bulunduğunu, davacının hastalık hastası olup sık sık estetik müdahaleler yaptırdığını, yüzünde bundan dolayı şişlikler olduğunu belirterek haksız davanın reddi ile karşı davanın kabulüne tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine, yasal faiziyle birlikte erkek lehine 500.000,00 TL maddî ve 1.000.000,00 TL manevî tazminat karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
- Davalı- davacı erkek vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında devam eden boşanma sırasında ortak çocuğun okulda yaşadığı sorunlar nedeni ile annenin okula çağırılıp okula gitmemesi, iş görüşmesinde olduğunu söylenmesi üzerine davacı kocanın kadının davranışlarından kuşkulanıp ortak konutun bulunduğu site yönetiminden site giriş çıkış kamera görüntülerinin istediğini, okulun randevu verdiği tarihten evvelki gece saat 10.30 civarında aracı ile siteden çıkan davalı kadının ertesi gün saat 16.00 civarında eve döndüğü, aynı günün devamında sabaha karşı 03.30 civarında kapşonlu ve yüzünü kapatmaya tanınmamaya çalışarak siteden yaya olarak çıkıp siteden görülmeyen bir noktada beklettiği bir araca bindikten sonra kaybolduğunu, gündüz saat 10.30 civarında siteden belirli bir mesafede araçtan inerek siteye yaya olarak giriş yaptığını fark ettiğini, davacı annenin çocuğu ile ilgisiz, çocuğu sık sık bırakıp gitmesi nedeni ile bu durumu araştırmaya başladığını ve davacının İnstagram üzerinden davalının paylaşımlarını takip ettiğini, buradaki yazışmalardan kadının gizli bir aşk yaşadığının anlaşıldığını, taraflar arasında görülen boşanma davası açıldıktan 1,5 ay sonra … isimli kişi ile sevgili olduklarını, hatta 2017 yılbaşı gecesini birlikte geçirdiklerini, yine … isimli kişi ile bir kaç kez birlikte olduğunu, bu olayın ortaya çıkması üzerine kız arkadaşı … ile Bodrum’da kavga ettiklerini, 05.10.2018 günü … isimli gece kulübünde Umut ile eğlenip pistte bu şahıs ile öpüştüğünü, kulüpten birlikte çıkıp bu şahıs ile Bebek’te bulunan evine gittiklerini, geceyi birlikte geçirdiklerini, kadının bu kişilerle birlikteliğini yakınları ile paylaştığını, evlilik birliğinin halen devam ediyor olması nedeni ile davalının sadakatsiz, ağır derece onur kırıcı davranış ve haysiyetsiz hayat sürmesi nedeni ile tarafların boşanmalarına, erkek lehine yasal faiziyle birlikte 50.000,00 TL maddî ve 1.000.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; kadının, gençlik yıllarından bu yana psikolojik rahatsızlıklar yaşadığı, bu rahatsızlıklar nedeni ile sürekli olarak ilaç kullandığı, aşırı derece agresif ve sinirli davranışlar sergilediği, her konuda kendisinin bilgisinin olduğunu ileri sürdüğü, dönem dönem erkeğe hakaret ettiği, çocuğu ile ilgilenmediği, eşi hakkında gay olduğuna dair etrafta söylemlerde bulunduğu, erkeğin ise kadını küçümsediği, cinsel yükümlülüklerini yerine getirmediği, evde çalışan kadına eşinden daha üstün bir konum tanıdığı, bu hali ile evlilik birliğinin taraflardan kaynaklanan sebeplerle temelinden sarsıldığı gerekçesiyle her iki davanın kabulüne, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası gereğince tarafların boşanmalarına, birleşen dava yönünden ise; taraflar arasında boşanma davası görüldüğü dönemde de tarafların sadakat yükümlülüğünün devam ediyor olması karşısında kadının başka bir erkekle cinsel birliktelikte bulunduğu, eğlence mekanlarında güven sarsıcı davranışlar sergilediği tanık beyanları ile ispat olunduğundan birleşen dosya yönünden kocanın açmış bulunduğu haysiyetsiz hayat sürdüğü ispat olunduğundan davalı kadının bu davranışları aynı zamanda onur kırıcı davranış olarak kabul edildiğinden birleşen davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun’un 162 nci ve 163 üncü maddeleri uyarınca boşanmalarına, birleşen dosyada kadının zina, pek kötü muamele, onur kırıcı davranış, suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme sadakatsizlik nedeni ile açmış bulunduğu karşı boşanma davasında ise dava konusu ettiği olayların çoğunun ana dosyada ileri sürülen iddialar olduğu bunun dışında erkeğin sadakatsiz davrandığı ve zina yaptığı, suç işlediği, haysiyetsiz hayat sürdüğü, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranışlarda bulunduğu iddiası da ispat olunamadığından kadının karşı davasının reddine, tarafların her ikisinin de ortak çocuğun velâyetini talep etmesi nedeni ile dosyada bir kaç defa sosyal inceleme raporu alındığı, en son tarafların velâyet konusundaki çekişmeleri nedeni ile sosyal inceleme uzmanı, psikolog ve pedagog marifeti ile çocuğun okuduğu okulda dahil olmak üzere öğretmenleri ile ve taraflarla ve çocuk ile görüşülerek rapor tanzimi istenildiği, 02.06.2020 tarihli raporda anne, baba ve çocuk ile yapılan görüşme sırasında annenin çocuk ile ilgili konularda odaklanamadığı, çocuk ile ilgili sosyal inceleme raporu sonrasında dahi dava dosyası ile ilgili ve dosya dışındaki konularla ilgili konuştuğu, çocuk ile yeterince fiziksel temas kurmadığı, bunun yanında babanın çocuk ile iletişiminin daha iyi olduğu, çocuğu motive ettiği, çocuk ile fiziksel temas kurduğu, annenin zaman zaman dürtüsel ön yargılı ve savunmacı bir tutum sergilediği, kaygılı ve de organize olduğu, yapılan incelemeler sonucunda ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesinin daha uygun olacağı yönünde görüş bildirdikleri, tanıkların beyanlarına göre ortak çocuğa sürekli olarak bakıcı yada babanın baktığı, annenin almış olduğu ilaçlar nedeni ile geç saatlere kadar uyuduğu, çoğu zaman çocuğun yalnız kaldığı, çocuk ile ilgilenmediği, annenin yargılama sırasında izlediği tutum da dikkate alınarak velâyetinin babaya verilmesinin çocuğun üstün menfaatine uygun olacağı gerekçesiyle ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine, çocuk ile anne arasında kişisel ilişki kurulmasına, boşanma davası süresince anne yanında bulunan ortak çocuk için dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 4.000,00 TL tedbir nafakasının ortak çocuğun baba yanına geçtiği tarihe kadar babadan alınarak anneye verilmesine, boşanma davası açılmakla ayrı yaşama hakkı doğan kadın için dava tarihinden geçerli olmak üzere hüküm altına alınan aylık 5.000,00 TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar kocadan alınarak kadına verilmesine, boşanmayı gerektiren olaylarda kadının daha ağır kusurlu kabul edilmesi nedeni ile yoksulluk nafakası talebinin reddine, kadın daha ağır kusurlu kabul edildiğinden tazminat taleplerinin reddine, yasal koşulları oluştuğundan erkek lehine yasal faiziyle birlikte 50.000,00 TL maddî ve 150.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
- İSTİNAF
- İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı- davalı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
- İstinaf Sebepleri
Davacı- davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; karşı davasının reddi, erkeğin kabul edilen karşı ve birleşen davası, kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar, velâyet yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.
- Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğu gerekçesiyle davacı- davalı kadının istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
- TEMYİZ
- Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı- davalı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
- Temyiz Sebepleri
Davacı- davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; erkeğin kabul edilen asıl ve birleşen davası, kadının karşı davasının reddi, kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar, velâyet yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
- Gerekçe
- Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; karşılıklı boşanma davasında kusurun kimden kaynaklandığı, kadına kusur yüklenmesinin, erkeğin karşı ve birleşen davalarının kabul edilmesinin dosya kapsamına uygun olup olmadığı ile nafakalar, tazminatlar, velâyet noktasında toplanmaktadır.
- İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesi, 162 nci maddesi, 163 üncü maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 336 ncı maddesi; Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 3 üncü maddesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 12 nci maddesi, Çocuk Haklarının Kullanılmasına dair Avrupa Sözleşmesi 3 üncü ve 6 ncı maddeleri.
- Değerlendirme
1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı- davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.İlk Derece Mahkemesince erkeğin birleşen boşanma davasında, 4721 sayılı Kanun’un 163 üncü maddesinde belirtilen haysiyetsiz hayat sürme sebebi yönünden de davanın kabulüne karar verilmiş ise de; haysiyetsiz hayatın varlığından sözedilebilmesi ve bu sebeple boşanma kararı verilebilmesi için, başkalarıyla ilişkinin bir yaşam tarzı olarak benimsenmiş olması ve bu şekilde yaşamanın devamlılık göstermesi gerekir. Davacı- davalı kadının bir başka erkekle ilişkisinin olduğu ve güven sarsıcı davranışlar sergilediği tanık beyanlarıyla anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu eylem erkek bakımından, eşiyle birlikte yaşamayı çekilmez hale getirirse de haysiyetsiz yaşam olarak kabul edilemez. Öyleyse erkeğin birleşen boşanma davasında 163 üncü maddedeki haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayalı talebi yönünden ret kararı verilmesi gerekirken, 163 üncü maddedeki boşanma sebebi sabit kabul edilerek kabul edilmesi doğru görülmemiştir. Ne var ki kadının boşanma davasında kurulan boşanma hükmü istinaf ve temyiz konusu edilmeyerek kesinleşmiş olup erkeğin haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayalı davasının konusu kalmamıştır. Bu dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
- KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 4721 sayılı Kanun’un 163 üncü maddesindeki haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayalı talebin kabul edilmesi yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.İlk Derece Mahkemesi kararının 4721 sayılı Kanun’un 163 üncü maddesindeki sebeple kabulü yönünden BOZULMASINA,
3.Davacı- davalı kadın vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Duruşma için takdir olunan 17.100,00 TL. vekâlet ücretinin …’dan alınıp …’e verilmesine,
Peşin alınan harcın istek halinde yatırana geri verilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,22.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.